HİDE

Grid

GRID_STYLE
false
TRUE

blog

HIDE_BLOG

Classic Header

{fbt_classic_header}

Header Ad

HABERLER

latest

BEN KÜÇÜK BİR KADINIM 2.BÖLÜM (4)

Kör Omar bir kere inat ettiğine çok pişman olmuş ama ne fayda. Tüm bu gel gitlerden sonra Hatice'ye görücüler peş peşe gelmişler. Se...

Kitap Projesi 2. BÖLÜM-DEVAM 2


Kör Omar bir kere inat ettiğine çok pişman olmuş ama ne fayda. Tüm bu gel gitlerden sonra Hatice'ye görücüler peş peşe gelmişler. Serseri kabadayılar yollarını kesmeye başlamışlar. Dul kadın diye çekemeyen kadınlar, kopasıca çeneleriyle dedikodu kazanlarını kaynatmışlar. Çeşmeye bile gidemez olmuş kadersizim. Babası her an kızımı biri kaçıracak korkusuyla tedbir üstüne tedbir almış. Kör haliyle güçsüz, zayıf…

Karısı Ümmü Gülsüm’le dertleşirlerken; “aklı başında biri talip oluusa vercen Hatca’yı. Zaten çöpsüz üzüm. Çocuklarıda yok gari. Ne edelim, gaderi böyleymiş. Bilemedik zamanında. Ne bilelim deemi… Neyse. Dövüncek zaman değil. Mecubur biriyle evericez. Yoksa başına bi iş getiriceklee Allah gorusun...”

Bir zaman sonra aşağı Dodurga'dan Hasan bey talip olmuş Hatça’ya. Evliymiş, çoluğu çocuğu da varmış. Yine de zenginliğine güvenip istetmiş Hatice'yi. “Evliysem ne olmuş? Gönül benim değil mi canım. İkinciyi de alırın, üçüncüyü de… Evdeki susup oturcek. Hatça gibi garıyı bi daha nerden bulen ben. Yüzüne bakmeye gıyılmecek. Maşşallah. Çok güzel. Oldum olası gönlüm ondeydi zaten de. Bakma gari. Zamanında elimden gaçırdıydım. Nasip böyüneymiş.”

Kör Ömer Hasan beyin hali vakti yerinde oluşuna, güçlü duruşuna ikna olup, Hatice'ye uygun görüp vermiş. Zavallıya, bir kez bile sen ne dersin diye sormamışlar. Sorsalar ne olacak ki? “Sen daha iyisini bilirsin buba” cevabından başka bir seçenek mi var? İçine oturmuş bu karar. Ama susmuş. Kaderine razı gelmiş. “Belki yeniden çocuklarım olur, Zeyneb’imin, Halil İbram’ımın hasretini onlarla dindiririm” umuduna sarılmış.

Küçük bir meclis düğünü kurulmuş. Hatice giymiş üç eteğini, binmiş gelin atına… Yollanmış Hasan beyin evine. Büyük hanım Hatice’nin geldiği gün evde değilmiş. Kırgın, küskün tabi... Kaderine kim karşı durabilmiş ki O dursun. Başı önünde baba ocağına sığınmış. İçinde deli bir öfke ve çaresizlik içinde...

Hatice birkaç gün Hasan Bey’le karı koca olmaya alışmaya çalışmış. Onu tanımaya, içinde bulunduğu durumu kavramaya çalışmış. Evin düzenini, kurallarını öğrenmeye çalışmış. Bu evde kendi düzenini kurması elbet zor olacakmış. Büyük hanım geldiğinde huzurunun olmayacağının farkındaymış. Ama umut dünyası... Belki bu kez bir şeyler yolunda gider, kim bilebilir ki?

Hasan bey ise evlendikten sonra daha da bir sevmiş Hatice'yi. Güzelliği ayrı; tertipli, düzenli oluşu, aklı başında olgun duruşu onu derinden etkilemiş. Derken büyük hanım çocuklarıyla birlikte eve dönmüş. Hem de kumasına karşı keskin bir bıçak gibi bilenmiş olarak.

Baba evinde çok düşünmüş. Kocası kolay kolay böyle bir şey yapacak bir adam değilmiş onun nazarında. Demek ki Hatice dul kalınca yamanacak yer aradı, çeldi kocamın aklını diye içten içe kurtlanmış. Evine döner dönmezde çocuklarıyla bir olup Hatice'yi itip kakma telaşına düşmüşler.

Tek çatının altında, her anlarını birbirlerine direnerek, öfkeli ve huzursuz geçirmişler. Hatice kendini büyük hanımın yerine koyup, “haklı tabi, ben şimdi Ülfet’in yanında olseydim, öteki garının saçını başını yolardım. Kimseler elimden alamazdı. Bıllamda haklı (büyük eşe bılla dermiş). Bana ettikleri az bile”. Zihninde bu düşüncelerle susmuş hep. Onun bu tavrı Hasan Bey’in kendisine hayranlığını daha da arttırmış. Herkesten her şeyden üstün tutmuş onu. Bir yandan da tez elden çocukları olsun istiyormuş. Bunu Allah var ya, Hatice'de istiyormuş.

Bunun üzerine kararlaştırmışlar. Bir gün karı koca birlikte Acıpayam’da bir doktora gitmişler. Doktor babacan bir adammış. Sorguya çekmiş Hatice'yi. Muayene etmiş, incelemiş. Ve sonuca varmış. "Hasan Bey. Karını iki çocuğundan zorla ayırmışlar. Çok zor zamanlardan geçmiş. Çok üzülmüş. Çektiği hasret yüzünden içi yanmış kavrulmuş bunun. Bir daha çocuğu olmaz" demiş. İnsanın ne güzel zamanlarmış diyesi geliyor bu cevaba. Tanının romantizmine bakarmısınız...

Bu habere en çok Hatice üzülmüş. Hasan’ın zaten yanı başında çocukları varmış. Ama Hatice'nin çocukları şimdi üvey anne elinde, açlar mı-toklar mı, seviliyorlar mı… Bilememek, görememek, dokunup sevememek… Hasılı kelam büyük bir üzüntüyle kaderine razı olmuş.

Bu haber büyük hanım tarafından büyük bir sevinçle karşılanmış. İşi o kadar ileri vardırmış ki, bir göbek atmadığı kalmış. İçten içe Hatice'nin hamaratlığını, güzelliğini, kocasının ona olan düşkünlüğünü ölesiye kıskanıyormuş. Eee kadın kısmı kıskanmasa olur mu? Kim olsa kıskanır.

Zaman içinde içindeki öfke ve kin ayyuka çıkmış. Şeytanları kulağına fısıldamaya başlamışlar. “Hatça’yı öldürüversem ne olur ki?” Git gide delilik hali sarmış. Kıstığı gözleri, büzdüğü dudaklarıyla sürekli Hatice'yi gözetler olmuş. Kocasından her ayrı geçirdiği gecesi, sancılı, uykusuz ve kin dolu... Şeytanları usul usul çöreklenmişler içine.

Bir gün Hatice bahçeye su kazanı vurmuş. İçine eski bir tülbente çıkın ettiği meşe küllerini de atmış. Ak taş üstünde serdiği çamaşırları küllü suyla ıslatıp, tokmakla döve döve yıkamaya başlamış. Dünyanın derdini tasasını biriktirdiği içiyle dertleştiği zamanlarmış bu zamanlar. Tokmağın çamaşıra vurdukça çıkan sesi... Küt... Küt... Küt...Öylece dalmış gitmiş. Belki de küllü suyun kokusu ona hatırladıkça hala göğüslerini sızlatan Zeyneb'inin bebek kokunu anımsattığından, belki de Halil İbrahim'inin sarışın yüzü gözünün önünden gitmediğinden... Kimbilebilir ki o an dimağının nerelerde dolaştığını. Küt... Küt... Küt...

HER PAZARTESİ YENİ YAYIN

ROMAN PROJESİ BECERİKLİ KADIN'IN -HATİCE ÖZTÜRK- NOTER ONAYLI ÇALIŞMASIDIR. BÖLÜMLERİN HERHANGİ BİR YERDE İZİNSİZ YAYINLANMASI, KOPYALANMASI, DAĞITILMASI, PAYLAŞILMASI VB DURUMLARDA HUKUKİ SÜREÇ BAŞLATILACAKTIR.

Hiç yorum yok

Yorumunuz için teşekkür ederim.