Hatice'ye görücü geldiğini duyan Üseen ağa kudurmuş. Kapıya dayanıp saymış sövmüş. Allah’tan konu komşu toplaşıp “etme Üseen a...
Hatice'ye görücü geldiğini duyan Üseen ağa kudurmuş. Kapıya dayanıp saymış sövmüş. Allah’tan konu komşu toplaşıp “etme Üseen ağa. Günahtır. Ayıptır. Sana yakışmaz. Hem gızı vermediler. Neye celallendin bu gadar. Gel bi çay içelim. İki ciğara tüttürelim. Az sakinleş soluklan” diye kandırıp uzaklaştırmışlar evin önünden.
Kör Ömer bu olaydan sonra kararını vermiş. Her gün yüreği ağzında kızımın başına bi hal getirecekler korkusundan kurtulmak için ne aradaki yaş farkına aldırmış, ne de Hacı Süleyman'ın sekiz çocuğu oluşuna. Gizlice Hacı Süleyman'a haber göndermiş.
Hatice “etme buba. Ben ona emmi diyom. Nasıl beyim olur? Kıyma bana!” dediyse de dinletememiş. Eh babası da haksız sayılmazmış ya... Bela hemen kapının ardında. Adamcağız ne etsin. Kızını korumanın başka yolunu bulamamış.
Hacı Süleyman Üseen ağanın hadsizliklerini bildiğinden sessiz sedasız gelmiş gelin almaya. Küçük gelin alayı at sırtında ova yollarından gizlice götürmüşler Hatice'yi. Tepelilerin Üseen Ağa gelini kaçırmak için yolları kestiğinden, gözlerini dört açmışlar. Dikenler üstünde sus pus bitirmişler yolları. Herkes, nihayet Darıveren'e ayak bastıklarında derin bir nefes alabilmiş.
Hatice Kayalar mahallesindeki Hacı Süleyman'ın evine ilk girdiği zamanı hayatı boyunca unutamayacakmış.
Evin önünde, avlusunda köylüler toplanmış merak içinde yeni gelen hanıma bakıyorlarmış. Sekiz tane çocuk ise hepsinden daha merakla… En büyüğü 23, en küçüğü ise daha 3 yaşında… Hepsi sıraya dizilip yeni analarının ellerinden saygıyla öpüp hayran hayran seyre dalmışlar. Köylüler hayırlı olsun, uğurlu kademli olsun dualarında bulunmuşlar. Hatice başında kakmalı dastarı, sırtında kadife entarisiyle tiril tiril, çok güzel görünüyormuş. Evin avlusunda oturtmuşlar, etrafını çevirmişler.
Ağızlarını kapaya kapaya bi yandan “nerden bulmuş bu güzel garıyı Hacı Süleyman? Daha çok genç. Muhittin’le yaşıt deyolar. Nasıl vermişler bu gızı ona. Töbeler olsun durmaz bu garı burda. Bu gadar çoluk çocak kahrı çeker mi canım bu garı? Zengin de olunsa çekilmez. Şureye baksenize tiril tiril. Cık! Olmaz bu iş. Bakın şureye yazıyon, bu garı bu evde bi havta durmaz.” Diye diye dedikodu yaparlarken, bir yandan hayran hayran izlemişler.
Bir zaman sonra onu eve uğurlamışlar. Kimi arkasından takip etmiş, kimi geriden izlemeye devam etmiş. Merdivenlerden eve çıkışı bile ayrı bir heybetli gelmiş millete.
Hatice yeni evine ilk adımlarını endişe içinde atarken, tahtalıktaki deliklerle karşılaşmış. Hiç bozuntuya vermemiş. Kalabalık dağıldıktan sonra öğrenmiş bu deliklerin sebebini. Meğer ufaklıklar helaya inmeye üşendiklerinden o delikleri açıp, oradan işlerini görmeyi adet edinmişlermiş.
Hiç istifini bozmamış. İçinden fırtınalar kopsada sırtı dik, başı önde, gelin alametleri içinde nemli gözlerle oturmuş... Gelinin geldiğini anca duyan köylüler Hacı Süleyman'ın yeni hanımını görmek için perişan haldeki eve koşmuşlar. Hatice'yi görenler, ilk karşılayan ahali gibi kendilerini tutamayıp, evden çıkar çıkmaz "Bu garı çok güzeee… İmkanı yok bu evde durmaz. Görün bakın iki güne bırakı gaçar" demişler.
Yeni çocukları ise gözlerini dikip öylece analıklarını izliyorlarmış. Gelini Kezban eli karnında endişe içinde “şimdi bu mu benim kaynanam olcek. Töbeler olsun olmaz bu iş. Muhittin, bu gadın olmaz bu evde. Bubama yakıştımı şimdi bu iş. İki güne lafını sözünü ederler. Dedikodusu başlar. Tüh gari. A buba, ne demeye bu gadar genç garı aldın getirdin bizim başımıza?”.
Zaten Muhittin’de aynı şeyleri düşünüyormuş. İçinde fırtınalar esiyormuş. Babasına çok öfkelenmiş ama elbette korkusundan ona bir şey diyemezmiş.
Bir fırsatını bulup yeni analığının yanına gelip utana sıkıla "başındaki kakmalı dastarı çıkarıp normal bişee örtüvesen oluumu ana, gadife elbisende pek gözel emme, işte biliyon köy yeri.. Dedikodu edeeler" demiş.
Hatice oğlu olacak bu adamın kendi yaşına yakın olmasına rağmen ona ana demesine çok hislenmiş. Çok memnun olmuş. Ne demek istediğini de hemen anlamış. Bir dediğini ikiletmek istememiş. Daha gelir gelmez yine dedikodu kazanlarının kaynamasına neden olacak her şeyden uzak durması gerektiğini yaşadığı kötü tecrübelerle zaten ezber etmiş.
Bir fırsatını kollayıp geçmiş odalardan birine, yanında getirdiği üst baş çıkınlarından birini açıp elbisesini değişmiş, beyaz bir dastar örtmüş başına. Gelmiş oturmuş yine. Ahali önce şaşırmış bu duruma. Gelin ne demeye üstünü başını değiştirdi diye kendi kendilerine fısıldaşmışlar.
Sonra hoşlarına gitmiş bu durum. “Akıllı garı, baktı gördü laf söz çıkıcek, hemen gitti üstünü başını değiştirdi. Afferim bak gözüme girdi. Cabbar bişey belli” diye çevirmişler sözlerini. Hatice, köylü dağılana kadar sabretmiş. Onu seyretmelerine başı önde izin vermiş.
Herkes gidip ev ahalisiyle baş başa kaldığında alıcı gözle incelemiş çocukları. Tek tek isimlerini sormuş. Muhittin, İbram, Seleddin, Ayhan, Nadire, Rafiye, Üsen… Gelini Kezban tereddütlü tereddütlü gelmiş elini öpmüş yeniden kaynanasının. Aralarında yaş farkı 3-4 yaş olduğu halde “hoş geldin ana” demiş.
Bu saygılı hâlleri Hatice'nin çok hoşuna gitmiş. Bu arada çocukların içinde şaşı gözlerle bakan iki çocuk dikkatini çekmiş. Ayhan’la Nadire… Diğerlerinden daha bi başkaymış bunlar. Kocası Süleyman'a da benzetemediğinden içinden, herhalde bu çocuklar komşuların diye düşünmüş. Hava kararıp onların da evden ayrılmadıklarını görünce anlamış onlarında anası olacağını.
HER PAZARTESİ YENİ BÖLÜM
ROMAN PROJESİ BECERİKLİ KADIN'IN -HATİCE ÖZTÜRK- NOTER ONAYLI ÇALIŞMASIDIR. BÖLÜMLERİN HERHANGİ BİR YERDE İZİNSİZ YAYINLANMASI, KOPYALANMASI, DAĞITILMASI, PAYLAŞILMASI VB DURUMLARDA HUKUKİ SÜREÇ BAŞLATILACAKTIR.
Hiç yorum yok
Yorumunuz için teşekkür ederim.