HİDE

Grid

GRID_STYLE
false
TRUE

blog

HIDE_BLOG

Classic Header

{fbt_classic_header}

Header Ad

HABERLER

latest

BEN KÜÇÜK BİR KADINIM 7. BÖLÜM 3

Acıpayam yakın olsa da yollar bitmek bilmemiş. Epey vakit sessiz sessiz yol almışlar. Sonrasında Zeynep: -Acaba bubam gardeşlerimi de g...


Acıpayam yakın olsa da yollar bitmek bilmemiş. Epey vakit sessiz sessiz yol almışlar. Sonrasında Zeynep:

-Acaba bubam gardeşlerimi de getiimiş midir?

Hatice anlayışlı bir tonda:

-Yok gızım. Nasıl getiisin? Burları uzak yerlee, hangi birini alıp getircek yanında.

Hacı Süleyman:

-Buben mahkeme için geleli biraz olmuş gızım. Dodurga'deymiş. Tek gelmiş.

Biraz duraksadıktan sonra:

-Korkuyon mu Zeenep?

-Maakemeden accık korkuyon. Emme bubamdan da korkuyon. Ya bene gırıldıysa. Ya sinirliyse. Döveese beni?

-O senin buban ya gızım. Hiç döveemi? Taa özlemiştir. Mahkemeden de korkulcek bişey yok. Orda hakim bi şey sormadan gonuşma yetee. Hem bak ben sene ne vericen.

Kuşağından bir çıkın çıkarmış. Zeynep'e uzatmış. Zeynep meraklı kara gözlerle ve heyecanla çıkını almış. Açıp baktığında gözleri parlamış:

-Süleman buba! Anaaa ne güzee bunlaaa. Benim mi? Bene mi aldın? Dakem mi?

Hacı Süleyman gülümsemiş:

-Hepsi senin. Ben sene daha ne incile, ne boncuklaa alcen. Dak tabi. Maakeme höle bi güzel gız görsün deemi?

Zeynep sevinçle çıkının içindeki boncuk bilezikleri, yapay inci kolyeleri, saç tokalarını dökmüş kucağına. At arabasının sallantısında kollarına, boynuna geçirmiş hepsini. Saç tokalarını yazmasının altında görünen saçlarına sokuşturmuş. Şu anda dünya yıkılsa umrunda olmazmış.

-Anaaa yüzük te var ya burda. Onları da dakem dur...

Hatice gülerek kızına takılmış:

-Gı, seni bööle görüleese, ne güzel gız bu deyip gacırılaa ya. Ondan sonra ben ne ederin?

-Bi denesinleee bakam. Eğer ağızlarını burunlarını yamuldurun ben onların.

Hacı Süleyman kahkaha atmış:

-Yamulduu benim gızım. Hureye bak maşşallah. Bu gada gabadayı gız vaamı burlarda? Yok. Hem güzel hem pehlivan.

Bu konuşmalar onları, içlerindeki endişelerden uzaklaştırmış. At arabasının arkasında ıngır mıngır sallana sallana Acıpayam'a ulaşmışlar.

Mahkeme binasının önünde inmişler. 2 katlı eski binanın önü kalabalıkmış. Binaya girenler, çıkanlar, ağlayanlar, gülenler... Jandarmalar da sırtlarına astıkları tüfekleriyle bir yandan muhabbet ederken bir yandan etrafı kolluyorlarmış. Merdivenlere çönmüş iki kadın hararetli hararetli konuşuyorlarmış:

-Gı, sorsen gomşu olcek. Benim tavuklaamı çalıp çalıp yemişlee gözü körolasıcalaa. Kümesden ha bire tavuk eğsiliyo. Tilki dadandı sanıyoz ne bilelim bu cavurların çaldığını...

Diğeri karşılık vermiş:

-Abooo, gonşu dediğin bööle mi edee? Davacı olmeye mi geldin?

Zeynep ilgiyle çevresine bakınmış. Sonra önden giden Hacı Süleyman'ın arkasına takılmış. Babasıyla karşılaşacak olmanın verdiği heyecan ve suçluluk duygusu yine gelip göğsüne çöreklenmiş.  Annesi hissetmiş gibi yaklaşıp elinden tutmuş. Biraz olsun rahatladığını farketmiş. Şaşırmış...

Üçü birlikte adliyeye girmişler. Zeynep daha babasına bakınmaya kalmadan annesi elini bırakıp ileri fırlamış. Hacı Süleyman'la ikisi arkasından bakakalmışlar. Hedefinde Ülfet varmış.  Hışımla Ülfet'in karşısına dikilip bir şeyler söylediğini görmüşler. Ülfet'in bakışları Hatice'nin üzerinde ve şaşkınmış.

Hatice biriktirdiği öfkeyle gözlerinden alevler saçarak Ülfet'e:

-Sen benim boyumu posumu bi yoo taa görmek için mi verdin bizi mahkemeye? Yetmedimi daha! Çek gari elini üstümüzden. Yancek canım galmadı gari. Git gari, git! Buleşme bize. 

Cevap beklemeden aynı hışımla geri dönmüş. Hacı Süleyman'la ürkek ürkek duran kızı Zeynep'in yanına varmış. Hacı Süleyman ne bir öfke ne de merak emaresi göstermiş.  İçten içe duyduğu kıskançlığı bastırmayı başarmış. Anlayışla karşılamış eşinin çıkışını. Bir an sonra Zeynep'in suçluymuş gibi ezilerek kıvrandığını görmüş. Eliyle yeni kızının sırtını yepeşleyerek:

-Kak gızım. Hadi kak baken. Buben orda sen burda olmaz. Özlemiştir seni. Hem sen özlemedin mi gıvrak gız? 

Tereddütlü cılız bir sesle cevap vermiş Zeynep:

-Özledim.

-O zaman hadi git bakem bubenin yanına. Elini öp. Korkma ben burdeyin. Hem korkucek bi şey yok deemi? O senin buben. Sene gıyamaz. Kim bilir ne gadar özlemiştir seni. Hadi gızım. Hadi bakem...

Zeynep endişeyle yerinden kalkmış. Babasına doğru giderken yüreği pır pır atıyormuş. Ürkek ürkek yaklaşmış yanına. Biraz önceki olaydan sonra hâlâ kendini toparlayamamış olan Ülfet şaşkınlıkla elini uzatmış. Zeynep minnetle uzatılan eli öpmüş. Babasının ona bir şeyler söylemesini beklemiş. Ülfet'ten tek söz çıkmamış. Çıkamamış... Aynı tedirginlikle geri dönmüş. Ve katipin ismini söylediğini duymuş. Hep birlikte davanın görüleceği küçük salona girmişler.

Burunlarını mazot kokusu doldurmuş. Mahkeme salonunun tahtalarının yeni mazotlandığını bu kokuyla anlamışlar. Bir kaç tane tahta oturak varmış. Katibin gösterdiği yere oturmuşlar. Hemen yan taraftaki yere de Ülfet oturmuş. Dava hemencik başlamış. Hakim önce Ülfet'i dinlemiş:

-Kızım bu yaşa kadar benimle birlikte Yeniköy'de yaşadı. Dertsiz tasasız böyüttük. Bu güne getirdik. Halası alıp yerini yurdunu öğrensin deye Dodurge'ye getirdiydi. Orda gece yarısı bu gadınla gocası gaçırmışlar. Ben gızımı geri isteyom.

Hatice homurdanmış. Hacı Süleyman eliyle dürtmüş. Hakim dönmüş Hatice'ye:

-Sen ne diyorsun? Kızı kaçırdınız mı?

-Hakim bey. Biz bu adamla daha Zeynep güccükken ayrıldık. O zaman gızımı alıp Yeniköy'e götürdü. Sonradan öğrendim. Bu yaşa geldi yüzünü göstermedi. Birbirimize hasret galdık. Köye geldiğini öğrenince sevindik. Yanına vardık. Birbirimizi ööle bulduk. Yanlız tembih etmişle halasına, sakın anasına göstermeyin deye. Sanki ben cavur dölüyün. Bunun anası değilin. Gizli saklı görebildik birbirimizi. Yavrumun kokusuna hasret geçti yıllarım. Bulmuşun gari hadi gel demeyen mi? Sağolsun o da gelmek istedi, aldık yanımızda getirdik. İnsan gızını gaçırırmı hiç? Zeynep ne gadar bu adamınsa, o gadar da benim kızım. Kızımın bene verilmesini isteyom. Bu adamın suçlamalarını gabul etmeyom.

Sonra Hacı Süleyman dinlenmiş. O da kimseyi kırmadan incitmeden ama Zeynep'in velayetinin annesine verilmesi gerektiğini dili döndüğünce anlatmış. En son sıra Zeynep'e gelmiş. Hakim Zeynep'e sormuş:

-Zeynep. Babanla mı yaşamak istiyorsun annenle mi? Bundan sonra hangisinin yanında kalmak istersin? 

Zeynep Hacı Süleyman babasının dediklerini hatırlamış. Ve kendinden emin konuşmaya başlamış:

-Hakim amca. Ben 13 yıl bubamla yaşadım. Sağolsun bene çok eyi baktı. Bubamı çok seviyon. Bu gadar yılda onu epey bi tanıdım gari. Yanlız anamı hiç tanımeyodum. Şindi gari bi 13 yıl onunla duren ben. Onu da tanıyen. O zamana gadar da böyürün. Ondan keri karar veririn hangisinde galcemi? Oluu mu? Şindi anamda galen deyon.

Hakim istemsizce gülümsemiş. Tekrar sormuş:

-Annenin yanında rahatmısın kızım. Sana iyi bakılıyor mu? İyi davranılıyor mu?

Zeynep atılmış:

-Çok rahatın. Iscecik odada yatıyon. Karnım tok, gardeşlerim çok eyi. Oyunla oyneyoz. Hiç bi sıkıntım yok. Hem Hacı Süleman bubam bene incik boncuk ta alıyo. Emme bubamda alırdı. Çadırdan getiriidi bazen. Dakınırdım. Bubamı çok seviyon ben hakim amca emme anamı da seviyon. Hacı Süleman bubam da çok eyi davranıyo. O yüzden böyüyene gadar ellemen beni anamla galen gari.

Hakim bıyık altından gülerek kararı açıklamış. Ve Zeynep'in velayetini Hatice'ye vermiş. Dava sonuçlandığında Ülfet şimşek gibi arkasına bakmadan salonu terk etmiş. Hatice'ler ise büyük bir mutlulukla salondan çıkmışlar. Hacı Süleyman Zeynep'in başını okşayarak:

-Afferin gıvrak gız. Ne güzee gonuştun öyle. Maşşallah sana. Pek akıllısın. Çok gurur duydum senle. Lokumu hakettin gari. Haden gelin Osman'ın dükkanından accık gaba şeker, lokum alalım. Evdekilere gösterme. Hepsini sen ye. Anleştik mi?

Zeynep pek sevinmiş. Lokumu da kaba şekeri de çok severmiş. Doğru kararı verdiğine bir kez daha emin olmuş.

...

Hacı Süleyman'ın evi güzel haberle bayram yerine dönmüş. Herkes Zeynep'i kutlamış. Kızlar sarılıp öpmüşler. Abileri yeniden hoş geldin demişler. Selahattin ise ayrıca gidip:

-Gız, artık bizlensin. Hani bana moruk dediydin ya? O moruk seni alcek haberin olsun. 

Zeynep gülmüş:

-Pışıııkkk... Alamazsın ki. Bi kere sen nişanlısın. Esme abam seni öldürüü. Hem Hacı Süleman bubam kemiklerini gırar. 

Selahattin:

-Nişan dediğin atılıverii akıllım. Hazır ol. Seni ben alcen.

Selahattin gerçekten de nişanlıymış. Gök gözlü, sarı saçlı Esma'yla. Yazın harman kalktıktan sonra düğünleri yapılacakmış. Ama Selahattin Zeynep'i ilk gördüğü andan beri aklından çıkaramıyormuş. Bir de aynı çatı altında yaşamaları... Bu durum ona, günden güne daha ağır geliyormuş. Esma varken Zeynep'in adını anması mümkün değilmiş. Durup dururken Esma'dan vazgeçtim dese kimse ciddiye almazmış. Üstüne bir de babasından dayak yermiş. Ne yapsa, ne etse....

Derken aklına bir fikir gelmiş. Eğer gözünü karartıp bunu yaparsa, anında Esma'yla nişanları bozulur, Zeynep'le evlenmenin yolu açılırmış. Ama tehlikeleri de varmış. Yine de Zeynep'i almanın başka yolunun olmadığını bilerek planını uygulayacağı günün gelmesini beklemeye başlamış.

....

İlk bahar gelip tabiatı çiçeklere bezemiş. Kuş cıvıltıları, horoz sesleri, meleşen kuzular, kediler, köpekler... Tüm canlılar uyanışa geçmiş. Havada ılık, neşeli bir esinti varmış. O gün evde kalıp annesine yardım etme sırası Zeynep'teymiş. Diğer kızlar abileriyle birlikte ovaya mısır ekmeye gitmişler. Selehattin ise hastayım diyerek evde kalmış. Hatice'yle Zeynep ekmeği yapıp, yemekleri hazırlamışlar. Hatice domates dikmek için mahalledeki bahçelerine gitmiş. Zeynep'e de inek damını kürüyüp, hayvanlara samanlarını, sularını verme görevi vermiş. Zeynep elinde kürekle damda ineklerin pisliklerini kürüyüp gübreliğe atmaya başlamış. O iş bittikten sonra yere saman serip ineklerin önüne de yemlerini yığmış... Ağılın yoğun kokusu, ısısı, hayvanların nefesi... İşi bitmek üzereymiş artık, sularını da verdikten sonra aharda ellerini yıkayıp eve çıkacakmış.

Kovayı sarı kızın önündeki taş ahara boşaltmış. Bi an arkasından bir gölge geçtiğini hissetmiş, refleksle arkasına bakmış. Kimse yokmuş. Sonra dönmüş önündeki işe.

-Çatttt!

Kapanan kapının sesiyle olduğu yerde sıçramış. Telaşla arkasına dönmüş. Loş ahırda, kapanan kapının arkasında durana bakıp kalmış. Yüreği istemsizce küt küt atarken:

-Aç şu kapıyı, bööle şaka mı olu? Ödümü kopardın! 

-Accık kapalı galsın. Korkulcek bişey yok. Seni bu gadar korkak bilmezdim ben.

-Korkarın tabi, habersin edersen korkarın. Aç gari, çok ıscak burası. Nefes alınmeyo, hadi çekil ordan çıkıcen ben. İşim bitti zaten.

Ama o yerinden kıpırdamamış. Sırtı kapıya yaslı... Kararlı...




HER PAZAR YENİ YAYIN



ROMAN PROJESİ BECERİKLİ KADIN'IN -HATİCE ÖZTÜRK- NOTER ONAYLI ÇALIŞMASIDIR. BÖLÜMLERİN HERHANGİ BİR YERDE İZİNSİZ YAYINLANMASI, KOPYALANMASI, DAĞITILMASI, PAYLAŞILMASI VB DURUMLARDA HUKUKİ SÜREÇ BAŞLATILACAKTIR

Hiç yorum yok

Yorumunuz için teşekkür ederim.